Uğruna travmalar yaşamakta olduğum yeni organik eklentilerimin fayidelerini anlatmaya karar verdim bugün. Şaka diil yani resmen travmatik bi durumdayım, gözümü kapattığım anda ameliyata dönüş yaşıyorum. Sorsanız o ameliyathanede kaç dakika ayık kaldın diye bilemem ve fekat böyle bi gerçek varmış hayatta. Benim de etkilendiğim şeyler olabiliyomuş :) Neyse, bu tamamen başka bi başlık....başlıyorum.
- Önceliklen aynaya bakınca gördüğüm şeye karşı duyduğum 'voyeuristic' saplantı var. Aynaya bakınca dediysem öyle bi sabah yüz yıkarken, bi çişini yapıp el yıkarken diil...günde 7589 kez aynaya bakıyorum ben. Hani 3 kere falan yerimde oturuyorum desem daha doğru bi açıklama olur o derece. Bi de sanki bakan ben diilmişim gibi davranma davranış bozukluğuna sahibim. Henüz yüzümle bedenimi eşleyebilmiş diilim, ağır bi senkron problemim var. Türkan Şoray'ın 'vukuat Var' adlı filmde kayan ağız senkronundan beterim. 'Çoklu Meme Bozukluğu Sendromu' yaşıyorum. Benden feyz alıp 'Beyza'nın Memeleri' diye film yapılabilir...Scopophilia sahibiyim ama mutluyum.
- Sonralıkla bi kere gömlek düğmelerini komple ilikleyebiliyorum. İnanamıyorum. Çözüp çözüp baştan ilikliyorum, şaka gibi, şahane bişi :) sıfır yaka t-shirt giymeye henüz başlayamadım ama helecanlan o günü beklemekteyim...
- Sütyen giyip de her şeyi içine güç bela tıkıştırıp, gün içinde de sık aralıklarla yerleştirmek zorunda diilim artık :) sabah giycem, hatta bi süre mümkünse hiç giymiim diyorum, akşam çıkarcam. ÖSYS gibi hayatım vardı, artık hangi memenin kaç puan aldığı, hangi bölüme girmek istediğiyle ilgili rehberlik hizmeti vermek zorunda diilim :)
- İkisinin arasında boşluk var. Bildiğiniz boşluk. İnanılır gibi diil vallahi. Botaş'ı ariiim diyorum, petrol boru hattı geçiricek kadar boşluk var. Şaka gibiinn! :)
- Rahat rahat yüzüstü yatabilicem. Önceden yüzüstü yatınca kafam ve bacaklarım havada kalıyodu, artık yerle bir olabilicem :)
- Göğsümle belim arasında var olan bölgeyi yeniden keşfettim. Hani o kadar zaman geçmiş ki o bölgeye ficudun neresi dendiğini bile hatırlamıyorum. O da kendini yeni yeni keşfediyo, senelerdir havayla temas etmediği, nemli yaşadığı için ona alışmış; şimdi direk hava teması yüzünden kurudu, kremlerle ovuyoruz kendisini.
- Ellerimi göğsümün altında birleştirebiliyorum yatarken. Ve biliyorum ki kedime yatıcak yer çıktı :)
- Belim ince ve güzelmiş, nihayet tekrar görünür olduğu için mutluyum :)
- Beğendiğim hiçbi kıyafetten bedeni olmadığı için vazgeçmek zorunda diilim. Mont falan almak isteyince önü kapanmıyo diye ağlamaklı bakışlarla mağazayı terk etmek zorunda da diilim...Hatta bu durumla ilgili yeni bi anımı anlatmak istiyorum; geçen gün Murat Abimin yanından çıktık, yürüyoruz. Bi elbise gördüm ben, bi hafta önce olsa aklımda geçirebiliceim bi model diil...neyse girdik biz, askıda 2 bedeni var. Denicem ben, annem diyo ki anca olur sana. Normal şartlarda ben ordaki kıza 'afedersiniz bunun 8 bedeni var mı?' falan derdim tabi...Neyse efem kız yanımıza geldi o sırada, ve aynen şöyle dedi : 'AAA BU SANA BÜYÜK GELİR GÖĞÜS KISMINDAN, BEN 'RAKAMLA 1 YAZIYLA BİR' BEDENİNİ GETİRİİİM.'
Bunu duyduğum an 'neeey ameliyat mı? anestezi mi? o ney??' surat ifadesine büründüğümü biliyorum. Hemen arkasından da 'aşığım MUEM'e' bakışı gelmiştir garanti...
Sezercik filmi gibi bişi di mi, gözlerinizin şu anda dolu dolu olması gerek. 'Ayy canııım' nidalarınız 'hıck...snıff...ühü' efektlerine karışmalı....oldu mu? Tamam, geçebiliriz.
- Ben böyle sarılmayı falan seviyorum ya, artık mesafeli sarılmak zorunda diilim. Önceden kadınların park edişi gibi 30 metre mesafeli sarılabiliyodum, şimdi sıfır yanaşabilirim. :)
Şimdilik 10 tane yeter...daha da devam ederim sonrasında.
'Kahramanım MUEM' diyerek noktalamak istiyorum bugünü :)