29 Nisan 2010 Perşembe

M.Ö - M.S (aka Murat'tan Önce - Murat'tan Sonra)

Pek değerli halkım,

Uğruna travmalar yaşamakta olduğum yeni organik eklentilerimin fayidelerini anlatmaya karar verdim bugün. Şaka diil yani resmen travmatik bi durumdayım, gözümü kapattığım anda ameliyata dönüş yaşıyorum. Sorsanız o ameliyathanede kaç dakika ayık kaldın diye bilemem ve fekat böyle bi gerçek varmış hayatta. Benim de etkilendiğim şeyler olabiliyomuş :) Neyse, bu tamamen başka bi başlık....başlıyorum.

- Önceliklen aynaya bakınca gördüğüm şeye karşı duyduğum 'voyeuristic' saplantı var. Aynaya bakınca dediysem öyle bi sabah yüz yıkarken, bi çişini yapıp el yıkarken diil...günde 7589 kez aynaya bakıyorum ben. Hani 3 kere falan yerimde oturuyorum desem daha doğru bi açıklama olur o derece. Bi de sanki bakan ben diilmişim gibi davranma davranış bozukluğuna sahibim. Henüz yüzümle bedenimi eşleyebilmiş diilim, ağır bi senkron problemim var. Türkan Şoray'ın 'vukuat Var' adlı filmde kayan ağız senkronundan beterim. 'Çoklu Meme Bozukluğu Sendromu' yaşıyorum. Benden feyz alıp 'Beyza'nın Memeleri' diye film yapılabilir...Scopophilia sahibiyim ama mutluyum.

- Sonralıkla bi kere gömlek düğmelerini komple ilikleyebiliyorum. İnanamıyorum. Çözüp çözüp baştan ilikliyorum, şaka gibi, şahane bişi :) sıfır yaka t-shirt giymeye henüz başlayamadım ama helecanlan o günü beklemekteyim...

- Sütyen giyip de her şeyi içine güç bela tıkıştırıp, gün içinde de sık aralıklarla yerleştirmek zorunda diilim artık :) sabah giycem, hatta bi süre mümkünse hiç giymiim diyorum, akşam çıkarcam. ÖSYS gibi hayatım vardı, artık hangi memenin kaç puan aldığı, hangi bölüme girmek istediğiyle ilgili rehberlik hizmeti vermek zorunda diilim :)

- İkisinin arasında boşluk var. Bildiğiniz boşluk. İnanılır gibi diil vallahi. Botaş'ı ariiim diyorum, petrol boru hattı geçiricek kadar boşluk var. Şaka gibiinn! :)

- Rahat rahat yüzüstü yatabilicem. Önceden yüzüstü yatınca kafam ve bacaklarım havada kalıyodu, artık yerle bir olabilicem :)

- Göğsümle belim arasında var olan bölgeyi yeniden keşfettim. Hani o kadar zaman geçmiş ki o bölgeye ficudun neresi dendiğini bile hatırlamıyorum. O da kendini yeni yeni keşfediyo, senelerdir havayla temas etmediği, nemli yaşadığı için ona alışmış; şimdi direk hava teması yüzünden kurudu, kremlerle ovuyoruz kendisini.

- Ellerimi göğsümün altında birleştirebiliyorum yatarken. Ve biliyorum ki kedime yatıcak yer çıktı :)

- Belim ince ve güzelmiş, nihayet tekrar görünür olduğu için mutluyum :)

- Beğendiğim hiçbi kıyafetten bedeni olmadığı için vazgeçmek zorunda diilim. Mont falan almak isteyince önü kapanmıyo diye ağlamaklı bakışlarla mağazayı terk etmek zorunda da diilim...Hatta bu durumla ilgili yeni bi anımı anlatmak istiyorum; geçen gün Murat Abimin yanından çıktık, yürüyoruz. Bi elbise gördüm ben, bi hafta önce olsa aklımda geçirebiliceim bi model diil...neyse girdik biz, askıda 2 bedeni var. Denicem ben, annem diyo ki anca olur sana. Normal şartlarda ben ordaki kıza 'afedersiniz bunun 8 bedeni var mı?' falan derdim tabi...Neyse efem kız yanımıza geldi o sırada, ve aynen şöyle dedi : 'AAA BU SANA BÜYÜK GELİR GÖĞÜS KISMINDAN, BEN 'RAKAMLA 1 YAZIYLA BİR' BEDENİNİ GETİRİİİM.'

Bunu duyduğum an 'neeey ameliyat mı? anestezi mi? o ney??' surat ifadesine büründüğümü biliyorum. Hemen arkasından da 'aşığım MUEM'e' bakışı gelmiştir garanti...

Sezercik filmi gibi bişi di mi, gözlerinizin şu anda dolu dolu olması gerek. 'Ayy canııım' nidalarınız 'hıck...snıff...ühü' efektlerine karışmalı....oldu mu? Tamam, geçebiliriz.

- Ben böyle sarılmayı falan seviyorum ya, artık mesafeli sarılmak zorunda diilim. Önceden kadınların park edişi gibi 30 metre mesafeli sarılabiliyodum, şimdi sıfır yanaşabilirim. :)

Şimdilik 10 tane yeter...daha da devam ederim sonrasında.

'Kahramanım MUEM' diyerek noktalamak istiyorum bugünü :)

27 Nisan 2010 Salı

Ameliyat 3 - Eziyet Araçları

Ameliyat sonrası bi takım can sıkıcı şeyler oluyo tabi...Fiziksel olanııı vaaaaar ruhsal olanı vaaar...madde madde gidelim.

1- Emboli Çorabı : Efem bunu ne zaman giydirdikleri belli diil. İlk fark ediş anı ise çok enteresan. Yatağa yatırılmışım, pijamalarımı giydirmiş birileri falan, böööyle bacaklarımı sanki biri sarmış sarmalamış...hakkaten öyleymiş. İlk başta bandaj hissi veriyo, sonrasında azıcık gözünü açınca bakıyosun ki muz çorap gibi bişi. Ve fekat tasarımı ilginç, üst baldırların yarısına kadar geliyo, ayak tabanında parmaklara delikler var. Çok daralınca o deliklerden parmakları çıkarabiliyosun :) Amacını da anlatiim ben hızlıca, şimdik yatarken hareketsiz kalıyosun ya çok fazla, kan dolaşımın sapıtmasın, vay efendim ben burdan akamadım pıhtılaştım haydin bir kalbe atayım kendimi de problem çıkarayım diyebilcek agresif ve sosyal fobik kan partikülleri sakin dursun diye giydirilen bişi işte. Belli bi süre sonra çok rahatsız ediyo ama kalkıp da aktif olarak yürüyene kadar çıkaramıyosun. Eziyet!

2- Sonda : Adını kim buldu bilmiyorum ama hakikaten çok doğru bi isim yani. Hani en sona gelene kadar kesinliklen takılmaması gereken bişey. Bunun hissiyatını toplum içinde tarif edemem, etmek de istemem zaten :) O yüzden hakkında anlatıcak daha fazla bişeyim yok. Sadece çıktığı anın ne kadar mükemmel olduunu söliim yeter.

3 - Damar veya Uzay Yolu : İşleri kolaylaştıran bişey evek, ama uzun süreli olunca korkunç bişi. Çok pis ödem yapıyo, eli hareket ettiremiyosun tabi rahat rahat, kalpceğizden aşağıda, oluyo sana davul gibi. E bi de kol da şişmeye başlıyo bi süre sonra. O misminicik sandığın iğne sanki dirseğine kadarmış gibi hissediyosun. El ni noktadan sonra o kadar şişiyo ki Turist Ömer Uzay Yolu'ndaki tüylü yaratıklar gibi hissediyo insan kendini. Bi an kendi kendimi yalayıp ficudumdaki tuzu bitiricem bile sandım o derece :))) Bi de o kadar uzun kalıp çıkınca görüyosun ki elinin o kısmı içeri çökmüş. O sırada gülemiyosun tabi ama şimdi düşününce komik :)))

Şimdik yemek yemem lazım, sonra devam ediciiim başka bi chapter'lan :)))

Ameliyat 2 - Necati

Evek, baş dönmelerim azıcık geçti. Detayları anlatiim biraz da ben. Mesela en kötü olduğum ilk gece nöbetçi olan Necati'yi :)))

Necati, sevimli bi tipi olan ve fakat belki de pazarcı olsa daha popüler olabilcek bi karakter. Kendisiyle ilgili şöyle anılarım var;

- Bulantı yüzünden artık halim kalmamış, gözümü bile açamıyorum ama uyuyamıyorum da...iğrenç bi durumdayım. Son ilacın üstünden de yeterli vakit geçmişti, o yüzden babam gidio buldu Necoş'u ki gelsin enjekte etsin. Ben dağılmışım çünkü...neyse efem babam çağırmış, geldi bu. Kendisi erkek hemşire bu arada. Hemşir denirmiş. Evek. Geldi Necati, ama eller belde. Bi de göbek var, gözler fel fecir, eller belde, ve cümle aynen şu;

'Gene neyy var Yaprak??!! Bi rahat durmadın ha!'

Nası ama :)

- Efem bi noktadan sonra gecenin bi körü kusuverdim nihayet. Ama problemli bi durumdu, kan falan....babam şüphelendi bazı şeylerden. Nöbetçi doktoru çağırmaya gitti. Babam geri döndü, arkadan da uyku sersemi Necoş geldi. Ama nası belli çok derin uykudan kalktığı ve o sırada içten içe sinirlendiği :) Gözleri açamıyo bile, elleri dayamış yatağın önündeki sehpaya, yarı açık tek gözüyle babama dert anlatmaya çalışıyo. Babam çağır doktoru diyo, bu pazarlık ediyo telefon ediim öyle konuş diye, babam diyo yok hayır çağır sen, bu diyo ki gelse de yapcak bişeyi yok ki :)))) Nihayetinde çağırmaya giderken de ayakları sürüye sürüye odadan çıkma esnasında cümle şu;

'Offff Yaprak ooooof!!!!!'

:))

-Serum değişicek mesela. Benim elim iyice şişmiş, damar yolu artık olmuş otoban yani. Necoş da onu tak bunu çıkar yaparken pıt pıt kanlar akıyo. Çarşaf falan zaten battı da...elim de kirleniyo tabi. Diyo ki Necoş, 'dur ben temizlicem şimdi onu'. Ben de sanıyorum ki (sonra Gökçe de katıldı bana) işte silicek falan. Yok anam, direk kanın bulaştığı yere bi bant daha yapıştırıyo, kan görünmeyince aaa temizlendi :)))

Daha çok var da anlatırım parça parça. Şahane bi karakterdi ama yani. Anlatınca da olmuyo, görmek lazım. O ellerin beldeki hali var ya, ömrüm boyunca gitmicek gözümün önünden :))) Sevimli de bişey, kızamıyosun. Çok komik. 'Yalçın Çakır İle Pozitif Reality'ye katılmak istiyorum onu yanıma alıp :)

Sonraki gece de Ümit diye bi vatandaş vardı. 85000 puan veriyorum kendisine. Bu kadar güzel damar yolu açanını vallahi görmedim, sıfır acı. Adamın her şeyi on numara. Her eve lazım hakkaten. Ailecek severek izledik o derece.

Şimdik ameliyat sonrası eziyet araçları adlı yazıma geçiyorum. :)

24 Nisan 2010 Cumartesi

Ameliyat 1 - Genelizasyon

Gelelim ameliyat maceralarına.

Gece gittik hastaneye babamla. Eşyaları falan odaya koyup kampüste gezmeye karar verdik. Hemşire de dedi ki 'Geç gelmeyin, fazla uzaklaşmayın'. Ulan sırf bu sebepten annemi evde bıraktık biz, vekaleten mi tuttu nedir :))

Neyse, babam bana ilkgençlik anılarını falan anlattı kampüs içinde. E nerden baksan orda büyümüş ya bu bunlar. Aslına bakarsanız temellerimin atıldığı kampüstür kendisi. Şükran beğenmezmiş babamı esasen, sonradan aşık olmuş. Hak verebilirim kendisine zira babam da ben de birini beğenince oldukça sinir olabiliriz. Bu duruma dayanabilenler ilerleyen zamanlarda bizimle takılabilme hakkı kazanır. İsteyerek yapmıyoruz, tememeen içgüdüsel :) İşte yani nihayetinde olmuşum ben, gelmişim ameliyat olmaya.

Odaya döndük falan filan, sakinim ben hala. Yattık uyuduk. Enteresan bi geceydi. Sabah dınk diye kalkıverdim. Biraz heyecanlı gibiydim sanırım. Sağa gidiyorum sola gidiyorum gelen giden yok. Saat 7.30 hala kimsecik yok. Kardeşim 8'de uyumuş olcaktım ben hani? Noluyoruz? derkeneeee Murat Troy geldi. Hava hoş tabi, pek bi keyifli. Arkasından da asistan tayfası düşüverdi. Giyin kuşan, savaş boyalarını sürün gidiyoruz dediler. Peki dedim düştüm peşlerine. Ameliyathaneye bildiğin seke seke girdim ben. Abi elimden tuttu içerilere götürdü beni. Resmen kendi ayağımla gittim yattım masaya. Self-servis demedilerdi, bilseydim ekstra ketçap falan isterdim. Hatta bi an tırstım asistan arkasına dönüp 'Bi macromamma bi baticon lütfeeeeen!' diye bağırıcak diye. O kadar self-servis. Eline tüpü verip kendini bayılt deseler şaşırmazsın yani.

Ben yattım efem, bi abi 'üşüdün mü kız?' diye sordu. 'Neden?' demek istedim, 'az sonra kesilcek olan meme uçlarım mı büyümüş? Ordan mı anladın nedir?'. Ama diyemedim. Evek dedim, ayaklarım biraz. 'Annelik yapıcam sana ondan soruyorum' dedi ve saniyesinde sıcacık örtüler örttü üzerime. İyi bi insandı. Çok hem de. Isıttı beni.

Bi kız geldi sonra, içerdekilere 'rhinoplasty mi?' dedi. Ben de bağırdım ona. Sağol dedim merci yani, ne güzel de moral verdin ameliyat öncesi :)

Anestezist Özlem Abla geldi akabinde. Beni hiç tanımayan biri 'Abla derken? Önceden mi tanıyosun?' diyebilir ve fekat alakası yok. Gayeten orda tanıştık. Sonra odama da geldi zaten, 'Özleeeem Ablaaaa' diye bi çığlık attığımı, onun da beni sevip okşadığını, bu hadiseler olurken babamın anlamsızca baktığını hatırlıyorum. Sevdim kendisini. (benim de sevmediğim insanlar oluyo, gerçekten oluyo!) Bayılana kadar hala sosyaldim. Pek eğleniyodum esasen ama hafiften panik olmaya başlamış olabilirim. Dedim ben panik oluyorum, olma dediler, gel sen yat diyesim geldi. Sakinleşiim diye mi yoksa çöt diye bayıliim diye mi bilmiyorum bişi enjekte ediverdi bana. '2 kadeh şarap içmiş gibi olcaksın' dedi, 'yapma' dedim 'ben içince sapıtırım dayanamam' dedim ve dediğim saniye zaten kelebek elimden çıktı :) Eee dedim ben demiştim...sonra adının Sinan olup olmadığından emin olmadığım asistan kişi (yakışıklı fakat asosyal, biraz da o kısmını toparlasa büyüyünce imajen iyi bi cerrah olabilir diye düşündüm) reklam meklam iş güç bişiler derkeeeeeeeen........

Gözümü açar gibi olduğumda sanırım boğazımdan o iğrenç boruyu çıkarıyolardı. Göğsümde bi sızı hissettim. Kafam kazan gibi. Dünya bi garip. Anestezi kısmısına taşınırken yolda babamı gördüğümü hatırlıyorum. Normal şartlarda, anesteziden tahmini 2 dakika önce uyanmış bi insan ah der of der anaam der ya da bişe demez. Hiç kimsenin 'a aaa burnumu yapceklerdi mememi yapmış bunlar, ilahi yani!' dediğini sanmıyorum. Demişim. Yeminlen demişim. Babamı yolda görüp aynen böyle demişim. Garanti tıbbi vakayım ben. Büyük hem de.

Sonrasını detaylı anlatamicam zira hatırlamak istemiyorum. Özeti şu ki 36 saat kesilmeyen bi bulantı hali yaşadım. 3 gün yemek yemedim. 2 gün aralıksız kustum, kusamadığım zamanlarda kusmaya çalıştım. Kemoterapi hastalarının bulantılarını kesmek için kullanılan ilaçlardan getirildi de ancak öyle bi miktar kesildi. Hatırlamak istemiyorum ama bi yandan da unutmak istemiyorum. Devamlı ameliyat olmak zorunda olan insanları falan düşünerek resmi anlamda perişan oluyorum. Hakkaten. Bu konuda duygusalım, o nedenlen konuşmiciim.

İnsanın babasının doktor olması şahane bişey. Vallahi bak. Çok güzel bi durum.

Asistan kız saçını kestirmişti ve ben bunu fark ettiğimde anestezinin iğrenç etkisinde falandım. Kendimden şüphe ediyorum. Bazen endişeleniyorum hatta. Güzel olmuş ama. Biraz da gülse...

Ameliyattan sonra halam vardı bi süre. Akşam da Sami-Gökçe Çakar ikilisi geldiler. Ve ben bi saptama yaptım sonrasında. Hemen anlatıyorum;

Sami Amcam ve babam teeee tıptan arkadaşlar. O gün beri de ayrılmış diiller. Biz de haliyle Gökçe'yle hayata default arkadaş olarak başladık. Aralarda çok görüşemeyiz ben taşındıımdan beri, az konuşabiliriz falan filan...Kimbilir en son ne zaman görüştük? dediğimiz zamanlar bile olur. Ama ben kalkıp ameliyat olduğumda, rezil bi şekilde kusarken beni tutan, ağzımı burnumu silen, başımda bekleyen Gökçe...aynı durumda o olsa ben orda olur muyum? Herıldınız tabiki. Enteresan di mi? Sanki araya hiçbişi girmemiş, hiç zaman geçmemiş gibi her şeyin kaldığı yerden devam edebilmesi...

Bak bi de bu model Ayça var. Bizim annelerimiz ortaokul arkadaşı. Yavruyken dipdibe yaşadık, aralarda küstük müstük bi ton şey...ama nihayetinde hiçbişi olmamış gibi devam ediyoruz hayatımıza ve yeni arkadaşlarla aramızdaki ilişki gibi diil bizimkisi. Belki de seçme şansımız olmadığından. Yani insan kardeşini seçemez ya, biz de birbirimizi seçmedik o yüzden kavgası da dövüşü de aynı kardeşle yapılan gibi bi ilişki tipi oluyo belki de. Öyle yani.

Ha bu Ayça yüzünden ben memelerden birinin altına 'Buraya çöp dökmek yasaktır' yazdıydım. Diğeri de boş kalmasın diye 'Bu deriyi THK'ya bağışlıyorum' yazmıştım. Dedikodu olmuşuz ameliyathanede meğersem :) Ve fekat gerçekten asosyal olduğu için asistanlar, 'imm serum bitti mi? evek...güzel...' diip diip çıktılar odadan. İki sosyal olun, konuşuverin. Hiiiç! şikayet edicem örtmenlerine.

Bi de son bişi anlatiiim. Aydın Abim var benim. 10 yaşında ameliyat olurken beni kucağında götürmüştü ameliyathaneye. Çocuk cerrahı. Aşıktım küçükken ben ona çünkü çok yakışıklıydı. Ben ameliyattayken o gelmiş ameliyathaneye. Ben olduğumu bilmeden bakmış falan, pek beğenmiş. Sonra çıkıp da annemle karşılaşınca höh demiş yani :) Objektif bi cerrah gözü fazlaca beğenmiş durumda yani yenileri....hala yakışıklı olduğunu eklemeden geçemiciiim.

Pek karışık yazdım farkındayım. Ama başım dönüyo hala, idare ediverin.

Yazımı 'Murat McNamara işçinin emekçinin doktoru' diyerek bitirmek istiyorum :))))

23 Nisan 2010 Cuma

Doktoruna Aşık Olma Psikozu

Ameliyat sonrası ilk yazı olur kendisi. Kısa tutucam. Halim malim yok, üstüme gelinmesin :)

Şimdi benim babam normal şartlarda da aşık olunası bi insan olabilir evek, ama hastaları yıllardır bu adama default aşık yaşar. Ben de hiç anlamam. Anlamazdım. Anlamazdın anlamazdın, sorsanız kadere de inanmazdım, her neyse.

Böyle teyzeler gelir babama, tedavi olur, aşık olur, peşini bırakmaz. Aman bi aşık bakışlar, şuh kahkahalar, annemi kıskanmalar...neler neler. Biz de bakarız mal mal. Kardeş vallaha da oluyomuş. Şimdi insanın önü arkası sağı solu sobe şeklinde doktorlar çevrili olunca, bi yerine bişey olup iyileştirilmesi bakkaldan 100 gr peynir almak gibi bişey oluyo. 'Aaa şuramda bişey çıktı, hemen Ahmet Amca'ma gidiiim...', 'Neeeey kıl dönmesi mii??? Alooo Sami Amca??!', 'Sevtap ayol sivilcem çıktı...kahve yap da geliiim.' tipi ilişkiler yaşayınca insan, her şeyi normal karşılıyo tabi. Bi yere kadar.

İşin bi de şu boyutu varmış; hayalindeki şeye sahip olma hissiyatı. Hani böyle yok ayağımı kırdım, kıçımda çıban çıktı, aman yemek borumu yardım falan faso fisoymuş. Babama neden aşık oluyolarmış mesela? Yürüyemeyen bi insanı yürütürsen, ya da her saniye her yerine bıçak saplanıyo gibi hisseden bi karakteri bundan kurtarırsan nasıl aşık olmaz sana? Detaylara girmek istemiyorum özet geçicem :)

Tam da bu sebeptendir ki ben doktoruma, isim de verelim reklam olsun para kazanırız, Murat Emiroğlu (aka MUEM) adlı şahsa aşık olmuş bulunuyorum. Aşık olduğum adamlar listesine kafadan girdi kendisi. Listeyi merak edenler için yaziim;

-Babam
-Tolga Doğru
-Bert
-Murat Abim

Evek. Hakkaten de böyle oldu durum. Yani çocukluğumdan beri tanımaktan olduğum sakin insan Murat Abim ne kadddar yakışıklı, ne kariiizmatiiiik, ne böyyyleeeee tarif edilemez bi insanmış meğersem :) İnsan bu kadar mı güzel bakar, bu kadar mı güzel güler di mi :))))

Ayakta dururken aşağı baktığımda ayaklarımı görmek istiyodum ben. Görüyorum artık. Gerçi Murat Abim 'memelerini küçültmedim, ayaklarını 44 numara yaptım' demekte ama fark etmez, neticede görüyorum :) Yok efendim aynaya bakınca memelerim ortaokulda kalmış da ben bugünlere gelmişim gibi geliyo falan, aşık olunur abi. Olunur. Olmazsan ayıp. Haklıymış valla kadınlar.

Hadi yine bu adam şanslı, plastik cerrah. Hastalarının elle tutulur bi yanı var, babam naapsın? Yaş ortalaması 70, profil : buruşuk :)

(Ha ben aşkımı itiraf bilem ettim, ama işte tipik erkek tepkisiylen karşılaştım. Direnleri çıkarmadan söylemicekmişsin, o zaman 'ben sana aşık oldum ha' diince 'yat aşşşaaa' diyolarmış :) )



Yasal Not : Nik Summerer kategori dışıdır.

19 Nisan 2010 Pazartesi

Mezbahaya Gider İken

Eveeeeekkk, az bişi kaldı vallahi :))

Önce dünü sonra bugünü anlatiiim ben. Dün babanneme gittik. Ben dolabı boşalttım tabi yine, e artık içine girebilcem biçoğunun malum :))) Babannemden saklıyoduk durumu panik olmasın diye, meğersem duymuş bi yerlerden. Niye saklıyosunuz diye fırça yedik bi de :))

Neyse dün çok önemli diil esasen. Bugüne geçelim. Bu çizilme işine pek bi meraklıyım ya ben, helecanlan bekliyorum akşamı. Oldu nihayet ki. Gittik maaile tabi. Biz böyle kasa anahtarı gibiyiz, üçümüzden biri olmazsa çizilmiyo, açılmıyo falan yani.

Ayh şehir bölge planlanmış gibi üstümde şu anda :) Pek güzel. Pek de şıkkımış yaniiii demek istedim. Çizim anları şahsen benim için çok eğlenceliydi, geri kalan katılımcıları bilemicem. Esasen ben bikaç renk tercih ederdim ama Murat Abi istikrarlı bi izlenim vermek istedi heralde ki sadecene maviylen çizdi. Çok enteresan durumlar var, mesela benim senelerce uğraşıp 'muhamazakar' yetiştirdiğim meme uçlarım artıkın aşifte oluyolar. Yıllardır utangaç ve embesil şekilde yere bakarlar, şimdi fezaya bakıcaklar. Gözgöze gelebilicez. Yarın hastane odasında 'burası gözgözeee geldiğimiiiiz yeeer' şeklinde şarkılar söyleyebilirim bilem :))

Ben kesikli çizgiler çizmeyi önerdim, ameliyatta keserken zorluk olmasın diye ama dinletemedim. Yani anlamıyorum, bu adam benim önerilerime neden hep burun kıvırıyo? Enteresan gerçekten.

Sonra dedik ki acepa Ahmet Amcam plastik cerrah olsaydı nolurdu? Ameliyat öncesi çizimleri hangi materyallen yapardı? Yaptığı memeler hangi sanat akımının üyeleri olurdu? Cevap veriyorum : Ahmet Keskin plastik cerrah olsaydı 'naif' memeler yapardı. Naif memeli tüm kadınlar karşılaştıklarında 'Aa sizin de mi Ahmet Bey?' derlerdi birbirlerine....

Benim pek yazasım yok gibi galiba, biraz kafam dağılmış olabilir. Heyecanlı diilim yok, panik de olmadım. Tüm heyecanı ve paniği annem saolsun absorbe ettiği için bize kalmadı pek.

Bi de form imzaladım ben. Form dediysem 75 sayfalık bişi. Sonra bi baktım bi daha imzalıyorum. Meğersem ilki meme büyütme formuymuş. Saklıyorum onu da, bakarsın çok küçük bulurum ameliyat sonrası, hemen yarın akşam işleme sokarız o formu :)))

Ciddi ciddi sıkıldım şu anda. Çantama bi iki bişe koyiim de gidiim ben madem. E hadi...

Ayça'ya bişi göndermem lazım bi de :)

İzlemler kedi bulmuş.

Tolga Abi'mi özledim ben sanki.

Sanırım Bert hayatımda gördüğüm en yakışıklı insan.

Nik ışık arasında yaratılmış galiba, ondan bu kadar güzel ağzı burnu.

Gittim bile.

Baaaay!



18 Nisan 2010 Pazar

Nip Tuck Pilot Bölüm

O gün ben uyuyabildim mi? Tabikine de hayır :)

Ertesi gün ilk hedefimiz Suat. Bilmeyenler için söyliim, kendisi radyolog. Aynı zamanda babamın iki kankasından biri, ve benim çocukluk aşkım olur. Senelerce boşa karını beni al dedim dinletemedim, şimdi bile olsa razıyım ama bi iki seneye iyice karta kaçmasından endişe ediyorum. Karta diil A4'e kaçsa düşünülebilir gibi iğrenç bi espri yapıcam ve bunun şimdiden anestezi etkisinde olduuma verilmesini dilicem...Suat almazsa Nik alır günün birinde!

Efem ultrason enteresan bişey. O kadar son ki anlatamam. Yani ben böyle son ömrümde görmedim, hakkaten ULTRA bi SON! Zaten metrekareyle bakıyolarmış, Suat diil de başkası olsa kesin batmıştık biz bu meme yüzölçümüyle :)))

Aramızda geçen konuşmaları anlatamıyorum, zira müstehcen...her neyse sonuçta öyle çok bişey çıkmadı. Bikaç küçük minik şey, yağ nekrozu muymuş neymiş, pek ilgilenmiyorum. Google'da meme şablonu aradık yerlerini çizmek için ama Aysun Kayacı'nın memeleri çıktı. Acaba dedik print etsek de ben Murat Abi'ye onunla mı gitsem? Bundan yap falan diye. Sonra babamın prestijini ve arkadaşlık ilişkilerini düşünerek vazgeçtim, ayrıca öyle çok da şahane diilmiş Aysun Kayacı'nın memeleri yani şimdi...

Sonra biz annemle Kuğulu Park'a gittik. Meme küçültmeden önce kesinlikle gitmek gerek :) Banklar boyanmıştı, bi adam anneme asıldı, çünkü annem artık liseli kızlar gibi mini elbiseler ve muz çoraplar giyiyo. Anlam veremiyorum ama 50 yaş tripleri heralde...Necla Nazır da 35 yaşındayken 16 yaşında kız rollerinde saçını iki yandan örerdi falan ya, aynen o hesap. Olsun ama biz onu her türlü saçmalığıyla kabul ettik bi kere...

Babam insanıyla buluşup minik bi kıtır macerası yaşadıktan sonra, Murat Paşa'nın huzuruna çıktık biz. Bi form doldurdum ben, çok eğlenceliydi. Muhtemelen normal hastalar için eğlenceli diildir...bu kısmı sadece Ayça için detaylı yazıyorum;

Soru : Kimin tavsiyesi üzerine geldiniz?
Cevap : Bizzat kendim. (bi de babam, bi de sağ komşu. Ama Batuhan'ları soluna alırsan sol komşu oluyo).

Yer yön hesabım şahanedir, ama bu meselenin en güzel kısmı annemin benimle 'sağ diil sol' 'hayır sol diil sağ' şeklinde hararetli bi tartışmaya girmesidir. Sonrasını Batuhan referansıyla çözebildik işte ancak. Formun bi sayfası daha olsa muhtemelen sekreter işi bırakırdı...

Biz geçtik odaya efenim, ben kendi kendime giderken babam da geldi. Kapıyı kapatmıştık ki annem kafasını uzatıp 'Murat Hocam ben de gelebilir miyim?' dedi. Böyle kibar olup hocam diyen insan, yani annem, muhtelemen en fazla 1-2 ay önce bahçede 'Muraaaaat daha köfte yiyecen miii????' diye bağırmış olabilir. İşte herkes kendi çöplüğünde ötüyo, anneme sorsan zamana mekana uygun davrandığını, nerde naapması gerektiğini bildiğini iddia eder. Hayırlısı....

Anlaşıldığı üzere hikayemin baş karakteri ne sağ memem, ne sol memem, ne de ben...kesinlikle annem. Hadi insan kendi edinemediği mesleği çocuğu edinsin falan ister ama kendine istediği meme boyutunu çocuğuna empoze etmek isteyeni ilk kez görüyorum. Millet 'Hayır benim kızım konfeksiyoncu diiil avukat olucak!' der, benim annem nerdeyse 'Hayır 75 A giyicek benim kızım!' dicek. Muayene odur budur şudurdan sonra annemin detaylı soru kısmı başladı. Yok yüzümdeki sivilce izleri, yok ficudumdaki sivilce izleri, yok efendim liposakşın...Murat Abi de dedi ki, önce sen erit o göbektekileri sonra kalanını ben alırım. Ben de kendisine bi teklifte bulundum, dedim ki abi sen şimdi bunları al, sembolik bi miktar bırak, ben onu eritirim. Ama dinlemedi, olmaz dedi. Neyse, napalım....

Sooracıma pazartesi günü, yani yarın, akşam gel sen dedi. Biz bi çizelim boyayalım seni dedi. İşte o an, tam o an, benim kendimi kaybettiğim andır. Senelerce Nip Tuck izlemenin karşılığını alıyorum sonunda!!! Beni de çizcekler! Nolursunuz rujla yapın, Kırisçiyın öyle yapıyo, hem daha seksi dedim, ona da yok dedi ama olsun nihayetinde Nip Tuck olucam ben de! Babamın bu konuya yorumu isen aynen şu oldu; 'İyi ki jinekoloji dizisi falan izlemiyosun sen!'

Son olarak doktorumdan azıcık bahsetmek istiyorum. Bu adamın ameliyat etcee insanın heyecanlanmasına imkan yok arkadaş. Ben böyle sakin insan görmedim! Hayır benim babam da sakin, sinir bozucu derecede sakin ama Murat Abi vallahi pek enteresan. Birader insanın kahkahası bile mi sakin olur ya! Yani tabi resmi kimliğinden bahsediyorum, geri kalanı kimseyi ilgilendirmez. Ahmet Amcam'a bakarsan o da pek ciddi pipolu bi insandı sözde....

Özetlen yarın beni çizcekler, akşam da gitcem yatcam yatağıma. Sabah kalkıp gitmekten iyidir yani. En azından uyandırıp ameliyata alırlarsa uyku sersemi ben anlamam nooldunu....tek endişem önceden de söylediğim gibi ajansların falan lokal anestezi talep etmeleri. 'Ay bizim ona ulaşabilmemiz lazım, ameliyatı genel anesteziyle yapmasanız olur muuu???' derlerse şaşırma eyleminde bulunmicam, ortasında kesmeseler bari uyandırın timecode söylesin öyle devam edin diye :)))

Şimdik beni bekleyen evimin kadını Ayça'yla ilgileniciiim. Yarın çizildikten sonra görüşürüz :)))